10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü/ OKTAY KIZILKAYA YAZDI

Değerli okurlar, bu ayki köşemi, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü olması hasebiyle Hakkari Gazeteciler Cemiyeti’nin Kıymetli Başkanı Sayın Hakan Taş’la 81 Çalıkuşu Hakkari dijital dergimizde daha önce yayımlanan söyleşiye ayırdım.Keyifli okumalar dilerim.
Kütüphane Söyleşilerimizin ikinci konuşmacısı olarak Hakkâri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Hakan Taş’ı ağırladık.
Havin Kurt (Öğrenci ): Kaç yıllık gazetecisiniz, yazarlık ve gazetecilik geçmişinizden bahsedebilir misiniz ?
Öncelikle, sizlerle birlikte olmaktan çok büyük bir heyecan duyuyorum. 55 yaşındayım, 40 yıllık gazeteciyim.15 yaşında başladım, gazeteciliğe. Bir taraftan okul, bir taraftan gazetecilik, zorlu bir süreçti. Siyah- beyaz bir dönemdi yani. 40 ile 50 yıl öncesinden bahsediyorum; yani o grilerimiz yoktu. Dijital bir ortam yoktu, kapalı bir kutuydu ve çok kötü bir süreçti. O dönemde muhabirliğe başladım. Hakkari’de, sadece birkaç tane yerel gazete vardı, yerel gazetede çalışmaya başladım. Dijital ortamın olmadığı bir ortamda, elle, çok ilkel cihazlarla gazeteciliği sürdürdüm. Bizim meslekte; fahri muhabir, muhabir, editör, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni, yazar, başyazar gibi basamaklar vardır. Bütün basamakları çalıştım.
Sibel Tavşan ( Öğretmen ) : Aynı zamanda, Hakkari Gazeteciler Cemiyeti Başkanısınız. Kaç üyeniz var ve kurumsal çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz ?
80 ilimizde, Gazeteciler Cemiyeti vardı; bir tek Hakkari’de yoktu. Bu boşluğu kapatmak adına, arkadaşlarla bir çok görüşmeler yaptım. 81.il olarak biz de cemiyetimizi kurduk. Daha birinci yaşımızdayız; birinci yılımız bile dolmadı. Hakkari ve çevresinde 40 üyemiz var.Sadece Hakkari merkez değil, Derecik’ten bütün ilçelere kadar ve bütün meslektaşlarımızı içeren bir çatı kurduk.Bizim Gazeteciler Cemiyeti olarak temel görevimiz, meslektaşlarımızın hak ve hukukunu,özlük haklarını korumak; ilimizde, bölgemizde ve ülkemizdeki bütün olaylara duyarlı olmaktır.

Ceren Yüzgeç (öğrenci): İdol olarak gördüğünüz bir gazeteci var mı?
Ben, hayatım boyunca kimseyi örnek almadım, kimseyi taklit etmedim ve kimseden alıntı yapmadım. En büyük hırsızlık, eser hırsızlığıdır; yani birisine ait bir yazıyı çalmak. Ben eser hırsızlığı yapmadım; ama yerel bazda, benim çok beğendiğim ve yazılarını zevkle takip ettiğim, köşe yazılarını hiç kaçırmadığım Hakkarili Yazar Muhsin Kızılkaya var.

Saim Akan ( öğretmen ): Çok yönlü birisiniz. Yazarlık, şairlik ve gazetecilik. Bir gazeteci gözüyle yazarlık ve şairlik nasıl bir alandır? Yazarlık serüveniniz nasıl başladı ?
Herkes şiirle başlar, ben ortaokulda yazmaya başladım, çok duygulu bir adamdım. Mesela yaşıtlarım, dışarda top oynarken ben tam tersi İhtiyar heyetlerinin sohbetlerine katılıyordum. İlk şiirimi, 13 yaşında yazdım, yazdığım şiirlerimi biriktirdim ve yıllar sonra kitap haline getirdim. Şairlik, yazarlığın ön basamağıdır, yani önce şair oluyorsun, şairlikten yazarlığa yükseliyorsun. Şairlik, biraz daha kolaydır; çünkü çocukken, gençken, yetişkinken yazmış olduğun şiirlerini biriktiriyorsun ve bu şiirlerini, kitap haline getiriyorsun; ama yazarlık öyle değil.
Ben ‘Hakkari’de Gazeteci Olmak’ isimli kitabımı iki haftada yazdım. 15 gün dünyayla bağlantımı kestim; çünkü kendi yaşam hikayemi, ciddi bir şey yazıyordum; ondan kopamazdım. Şairlik, yazarlık ve gazetecilik, aslında hepsi bağlantılı şeyler; çünkü hepsinin ortak sevdası kalemdir.
Medya üç birime ayrılıyor; görsel, işitsel ve yazılı. Ulusal gazete, televizyon ve radyo bütün birimlerde çalıştım. Bütün ulusal gazete ve televizyon muhabirliklerini yaptım, bu noktaya kadar geldim. Şairlik, gazetecilik ve yazarlık, çok ciddi işlerdir; yani dışardan görüldüğü gibi, biri bir şiir yazdığın zaman şair değildir; veya biri bir kitap yayınladığı zaman da yazar değildir. Bunların devamlılığı olması gerekiyor.

Oktay Kızılkaya (İl MEM Şube Müdürü- Moderatör ): Kitap isimleriniz dikkatimi çekmiştir. Hakkari’de Gazeteci Olmak, Hüznün Gözyaşları gibi. Kitaplarınızın isimlerinden de anlıyoruz ki duygu yüklü nice anılar kaleme almışsınız. Medya ve gazetecilik ile ilgili ilginç bir anınızı anlatır mısınız?
Benim birinci kitabım, Hüznün Gözyaşları; aslında hüzün belli başına bir gözyaşıdır. Ama hüznün de gözyaşısı; yani ben hayatımda hep hüzünle karşılaştım. Benim beceremediğim tek şey gülmek oldu. Benim babam memurdu, biz on kardeştik; ben, on kardeşin en büyüğüm. Mesela Yerli Malı Haftası’nda okula gitmezdim; çünkü meyve alacak paramız yoktu. Her konuda, duygusal anlamda, sosyal anlamda da çok acılar çektim. Hakkari Sesi Radyosu’nda haftada bir gün bir program yapıyorum. Programımın ismi de Efkarlı Saatler. Şiirlerimin teması aşk ve aşkın verdiği acı duygular; yani eğer aşık olmasaydım, şair olamazdım. Biliyorsunuz ki bütün hikayelere ve şiirlere hüzün yakışıyor; çünkü hüzün insanın ruhunu okşuyor; Hayatımda, acının ve hüznün en derinini hissederek yaşadığım için hep hüznü yazdım.

Mustafa Orhan ( Öğrenci ) Bir gazetecide bulunması gereken özellikler neler olmalı?
Bir gazeteci de olması gereken en büyük özellik doğruluk. Cesur da olmalı. Cesur dediğim hani işte kimse bana karışamaz, değil. Cesurluk bilgili olmaktır, donanımlı olmaktır, bilgili olan her insan cesurdur. Herkeste iki göz varsa gazeteciler de üçüncü göz vardır, üçüncü gözü devreye sokması gerekir. Kimsenin görmediğini görmek, kimsenin yazamadığımı yazmak ve kimsenin çok kolay düşünemediğini düşünmektir. Gazetecilikte yetenekli olmak şarttır. Günümüz Türkiye’sinde basın yayından mezun olan her 100 kişiden bir kişi gazeteci oluyor. Diğerleri, farklı görevlere gidip çalışmak zorunda kalıyor; çünkü sadece basın yayını bitirmek yetmiyor, gazeteci olmak çok ayrı bir şeydir. Yani görmekle bakmak arasındaki farkı çok iyi analiz etmek gerekiyor ve çok yönlü olmanız gerekiyor.

Viyan Mehmetoğlu ( Öğretmen ): Kitap yayımlamak zor mudur? Bu yolculuğa adım atacak; lakin hiç bilmiyorum, ne yapacağım, diyen genç kalemler için bir kitabı yayımlatmak için hangi süreçlerden geçmek gerekir?
Öncelikle kitap yazmak için yetenek şarttır. Bir bina yaptığınızda önce o binanın projesini, oluşturuyorsunuz, sonra kaç ton beton, demir, çimento gider; badana ve boyasıdır, bunları hesaplarsınız, kitap da aynı şekilde. Bir kitap yazmadan önce tema, ana tema, konusu nedir, çok iyi seçmen gerekiyor. Yazdığında etkili olması ve sürükleyici olması, edebi olması çok önemli. Belki kitap diye bakıp geçersiniz; ama burada o kadar büyük bir emek var ki. Burada uykusuzluk var, fedakarlık var, araştırma var, mesela herkes akşam uykudayken, ben uykumu bırakıyor, yazıyordum; çünkü yazı yazmak ciddiyet gerektiriyor. Konuyu seçtikten sonra iyi bir çalışma ortamı gerekiyor. İşte 15 nüfuslu bir ailede, gürültü, patırtılı ve huzursuzluk dolu bir aile, yazı yazmanı etkiliyor. Sakin bir ortamda, planlı çalışman gerekiyor. İyi not etmen gerekiyor. Yazınca bitiyor mu? Hayır, bu defa hangi yayınevi, nerede nasıl basılacak; bir de işin maddi boyutu. Kitap yazmak zordur; ama çok onur verici bir şeydir, ben dünyadan kopup gittiğimde, yazdıkların baki kalacak. O yüzden, kitap yazmak isteyenler ciddi ve kesin olsunlar, korkmadan yazsınlar.

Berna Kaya ( Öğrenci ) : Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Yaşadıklarınızı mı yoksa kurgularınızı mı kaleme alıyorsunuz?
Kurgu olduğu zaman, hayali olduğu zaman çok etkili yazamıyor, insan. Net olamıyorsun, ben yaşadığım ve tanıklık ettiğim şeyleri yazıyorum; mesela benim ana konum duygusallıktır, aşkı yazıyorum, o aşkı bütün benliğimde hissetmeseydim, o acıyı yaşamasaydım belki etkili yazamazdım. 40 yıldır köşe yazısı yazıyorum.Bütün köşe yazılarımı teke tek dinlediğim insanları; mesela vatandaş gelip diyor ki benim işte şu sorunum var, muhtar gelip diyor ki benim şu mahallenin sıkıntısı var, onları dinleyerek yazılarımı oluşturuyorum. Hiçbir zaman kurgu yazmadım. Her zaman canlı canlı yaşayıp görmek, çok daha etkili oluyor.

Mehmet Aktaş ( Öğretmen ) : Aynı zamanda, Hakkari’de Zap TV adıyla ilk yerel TV kanalı açan da sizdiniz, neden bu TV kanalı uzun ömürlü olmadı?
1990 yılında, Hakkari’ nin ilk dergisi olan Hakkari Berçelan Dergisi’ni çıkardık. 1993 yılında, Hakkari’nin ilk yerel radyosunu; 95 yılında ise Hakkarimizin ilk televizyon kanalını kurdum. Çeşitli eksikliklerimize rağmen ciddi bir seyirci kitlemiz vardı; çünkü çok güzel işler çıkarıyorduk. Düşünün yani o yıllarda, ilimize ait Zap TV ismini verdiğimiz bir televizyon kanalı vardı, üzülerek söylüyorum, şimdi ise bir yerel TV kanalımız yok. Dolayısıyla o zamanlardaki teknolojik yetersizlikler ve teknik personel eksikliği, maalesef uzun ömürlü olmasına engel oldu.

Doğa Aram Kaya ( Öğrenci ) : Hakkari’nin Sesi Radyosu'nun Genel Yayın Yönetmeliğini de yapıyorsunuz. Daha önceleri televizyonculuk, şimdi ise radyoculuk, zorlukları nelerdir?
Bir kere her mesleğin bir zorluğu vardır; hele medya çok zevkli gözükse de zorlukları çok çok fazladır. Hakkari’de reklam kültürü yok, esnaf reklam vermiyor; radyo, televizyon ve dergi dediğimiz şeyler, reklamla yaşıyor, biz de reklam desteği hiç yok. Zorluklarına gelince; mesela ben 90’ da ve 93’te televizyon açtığım zaman haberi sunabilecek bir sunucu bulamıyordum ve herkes beceremediği için de maalesef zorlukları da fazla.

Rahmi Orhan ( Okul Müd. Yard. ) : Gazeteci olmak isteyen, duygu ve düşüncelerini yazıyla ifade etmeyi seven gençlere ne tavsiye edersiniz ?
Hakkari’de, anne babalarımızın yaptığı ortak bir hatadan giriş yapmak istiyorum: Çocuklarımıza biz diyoruz ki doktor olacaksın, öğretmen olacaksın, diyoruz. Gençlere tavsiyem; sevdiğiniz mesleği tercih edin. Yani anneniz babanız, sizden bunu istiyor, diye o meslekleri tercih etmeyin, siz, hangi mesleğe yatkınsanız, onu tercih edin; çünkü insanın sevmediği bir meslekte başarılı olma şansı hiç yoktur. Bir haber programı olduğu zaman, böyle nefesimi tutarak izliyordum ve ben bu mesleği çok sevdim, çok sevdiğim için gazeteci oldum, eğer sevmemiş olsaydım, başarılı olma şansım asla olamazdı. O yüzden, gelecekte geleceğinize yön vermek istiyorsanız, anne babanızın demesiyle değil, ben öğretmen olmak istiyorum, deyin ve öyle bir yol çizin. Sevdiğiniz işi yapın, benim önerim, kendi tercihinizi, siz yapın, daha başarılı olursunuz.

Oktay Kızılkaya ( Şube Müdürü- Moderatör ) : Hakkâri Milli Eğitim Camiamızın, eğitimdeki çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Geçmişte, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne en çok eleştiri yapan yazarlardan biriydim. Okullardaki eksiklikleri yazdığımız için birçok tartışmalarımız oldu. O dönemdeki koşullara ve eğitim sistemine geriye dönüp baktığımızda, onların da haklı olduğu taraflar vardı. Yıllarca Hakkari bütün sınavlarda sondan birinci gelirdi; fakat son yıllarda, Hakkari eğitimde şaha kalktı.
Bilal Gür, Hakkari’nin yapısını çok iyi bilen bir kardeşimiz, o kadar başarılı oldu ki hepimizi şaşırttı. Gerek milli eğitim müdür yardımcıları, gerekse şube müdürleri, vizyon sahibi, kenti ve bölgeyi çok iyi bilen eğitimciler. Özellikle fedakar öğretmenlerin varlığı, gayretli ve özverili çalışmaları da başarıda kendisini hissettiriyor. Okullar arası tatlı bir rekabet var. Her okulumuzda, kültürel, sosyal, sportif ve akademik anlamda güzel başarılar görüyoruz. Bu durum, Hakkarili gazeteciler olarak bizleri mutlu ediyor. Aynı zamanda bir veli olarak İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Bilal Gür ve ekibinden daha güzel başarılar bekliyoruz.

Oktay Kızılkaya ( Şube Müdürü- Moderatör ): Köşe yazılarınızda; Hakkari insanına, gelenek ve göreneklerimize, Zap Nehri'ne, Sümbül Dağı’na ve ilimizdeki değişim ve gelişime hayran olduğunuza vurgu yapıyorsunuz, son olarak neler söylemek istersiniz?
Hakkari benim sevdamdır, ben Hakkâri'ye aşığım. Yeni yazdığım ve ilk olarak sizlere okuyacağım Hakkari Benim Sevdam adlı şiirimi, sorunuza yanıt olarak kabul edersiniz.

Hakkari Benim Sevdam
Ben Sümbülüm,başım dumanlı, gönlüm yaralı,
Gökyüzü konar, saçlarıma.
Kar yağar, umutlarıma,
Hakkari benim sevdam.

Ben Zap Suyuyum,bazen mavi, bazen bulanık,
Çoğu zaman yalnız, bağrıyanık,
Bir zincir gibi bağlıyım, Sümbül'e,
Hakkari benim sevdam.

Ben Berçelanım, dört mevsim bir canım,
Otluca'ya bakar bir yanım,
Demlenir bende kaçak çayım,
Hakkari benim sevdam.

Ben Cilo'yum, Uşkun toplayan çocuğun umuduyum,
Türkü olurum, çobanın yanık sesinde,
Sürgün olurum o yarin gözlerinde,
Hakkari benim sevdam.

Ben ters laleyim, bir yetim gibi boynu bükük,
Bir aşık gibi körkütük,
Ferhat ile Şirin gibi yitik,
Hakkari benim sevdam.

Ben Hakkâriyim, dağların başkentiyim,
Yürekli insanların meskeniyim,
Şemdinli'nin balı, Gever Ovası'nın karı, Çukurca'nın ilkbaharıyım,
Hakkari benim sevdam.

Ben Hakkâriyim, Van ile Şırnak'a komşuyum,
Faki-yi Teyrân ile coşkuyum,
Selahaddin-i Eyyubi ile yolcuyum,
Hakkari benim sevdam.

Yıldızlardan merdiven kurdum, Sümbül Dağı’na,
Nefes oluyorsun, bana her bir dalında,
Çaresin sen, üşüyen umutlarıma,
Düşlerimden sığınaklar yaptım, beyaz eteklerine,
Hakkari benim sevdam.

Rengarenk çiçekler düşmüş, toprağın bedenine,
Bir aşk bahçesi kurulmuş, Cennet-Cehennem Vadisi'ne,
Ahmed-i Hani sevgisi resmedilmiş kalbime,
Kelebekler uçuşmuş gökyüzüne, barışı aşılamış yeryüzüne,
Hakkari benim sevdam.

Tarihime ışık olmuş, Meydan Medresesi,
Mutluluk gözyaşıdır, Kaval Şelalesi,
Kayme Sarayı, Hisar Kalesi, Nehr-i Şemdinli,
Hakkari benim sevdam.

Sayın Gazeteciler Cemiyeti Başkanımıza, öğretmen ve öğrencilerimizin sorularına verdikleri içten cevapları için İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz adına teşekkür ederiz.

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Hakkari Nöbetçi Eczaneler

E-Bülten Aboneliği